4 Şubat 2016 Perşembe

Acıyı Algılamak...

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli bir şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şey den mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi.Çırak, yaşlı adamın dediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. “Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle “Acı” diye cevap verdi.usta kıkırdayarak çırağının kolundan tuttu dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bu kez göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: “Tadı nasıl?” “Ferahlatıcı” diye cevap verdi genç çırak.“Tuzun tadını aldın mı?” diye sordu yaşlı adam,“Hayır” diye cevapladı çırağı .Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağını yanına oturdu ve şöyle dedi:“Yaşamda ki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır nede çok. Istırabın miktarı aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır.
 Iztırabın olduğunda yapman gereken tek şey ızdırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. 
Onun için sende artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”

29 Ocak 2016 Cuma

Kurtarıcılar ve Madurlar...

Etrafınıza şöyle bi bakın, kendini hayatına sahip çıkamamış, başkalarının  hayatlarında almadıkları sorumlulukları üstlenen insanlar ile doludur.
 Bu durum ise iki tip rol meydana getiriyor. Ya kendi hayat sorumluluğunuzu almadığınız için ; sürekli MADUR rolünü oynarsınız. Yada böyle insanların isteklerini karşılamaya çalışan KURTARICI rolünü oynarsınız. Önemli olan ise tüm bu rollerden kurtulup kendi hayatına sahip çıkarken aynı zamanda , başkalarına da yardım edebilmekten geçiyor.
Hayatı duyguları ile yaşayan insanlar genelde,  madur olma eğilimi en yüksek kişilerdir. Mantığındaki ağır basanlar ise genelde KURTARICI rolündedir.
Aslında toplumsal yapı olarakta aslında buna çok müsaitizdir. Cefakar anneler, fedakar çocuklar yetiştirir benim ülkemde. Facebook'ta bir sözü çok görmüşsünüzdür birşeyin sonunda KAR varsa mutlaka orda bir alış veriş vardır. Feda edilenler ile Kar edenler Fedakarlığı oluşturur.



10 Ağustos 2013 Cumartesi

Düşüncenin ve Kelimelerin Gücü

Konuşmalarınızın yada düşüncelerinizin sizi nasıl etkilediğini hiç düşündünüz mü?

Mevlana seneler önce ;

“Kardeşim, Sen bir düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemik.
 Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik.”demiş 

Sanırım şifanın başlangıç noktası tam olarak bu; olumlu düşünmek ve olumlu konuşmak.
 
Bunu yapmak ilk başlarda kolay gelmeyebilir.... değil de zaten, öyle olumsuz düşünmeye ve konuşmaya alışmışız ki, önce bu yapıyı değiştirmek gerekiyor.
Etrafınıza biraz  dikkatlice baktığınızda o kadar çok örnek var ki...    
 
Bir gün oturup etrafınızda kurulan cümlelere dikkatlice bakın, eminim bana hak vereceksiniz.  Dillimize yerleşmiş iyi niyetlerle kurulan ama tamamen olumsuzluk içeren cümle kalıpları var ve farkında  bile değiliz ;"Kazasız belasız kullan" yerine " " Allah hastalık vermesin" ..vb.
Aslında yeni araba almış birine " kazasız ,belasız kullanmak..." Kelimesini kurduğunuzda kaza enerjisini yüklemiş oluyorsunuz yada bu ihtimali güçlendiriyorsunuz. Çocuğunuza düştüğü zaman " sende pek sakarsın.,," dediğinizde onun bu yöndeki enerjisini artırıyorsunuz .  Kullanılan  olumsuz cümlerler bir süre sonra beyne yerleşerek inanç halini alıyor. Çocuğunuzun bilinç altına sakar olduğu yönündeki kalıbı yerleştirmiş oluyorsunuz.
Bu konuda kitapcılarda, yazılmış binlerce kitap bulmanzı mümkün
 
 Aşağıdaki video da kelimelerin su üzerinde ki etkisini gösteriyor, bir çok yerde yayınlandı ama başlangıç için iyi bir video bence hele ki vucüdumuzun %70 nin su olduğu düşünüldüğünde ve hele ki birbirimize ne kadar az olumlu cümle kurduğumuz düşünülürse...


3 Ağustos 2013 Cumartesi

Başlangıç...





Şifacılık üzerine sayfalara bakındığınızda yada buna yönelik çalışmaların tanıtımlarında insanların sanki yaptıkları işte mücize yaratacaklarına yönelik bir izlenime kapılırsınız. “İşte” dersiniz. Bu benim problemimin anahtarı olacak. Oysa ki gerçek mucize kendi içinizde ve onu ancak siz harekete geçirebilirsiniz. Hiç bir enerjinin, Yaradan’ın izni ve sizin iradeniz dışında müdahale etmeye gücü ve izni yok...


Okuduğum bir kitapta;

" ...Olup biteni anlamaya, içsel çatışmalarınızı çözmeye ve rahatlamaya gayret etmiyorsunuz. Peki bu durumda içinizde büyüyen zihinsel yada duygusal basınç ne olacak? ..." diyordu.

İşte bu cümle, benim yaşamımı tam olarak açıklıyor sanırım.Yaşamın beni en sıkıştırdığı, en zorladığı noktada ise Reiki enerji ve meditasyonlar hayatıma girdi. Geçen süre içerisinde kendimdeki değişim ve gelişim inanılmazdı.

İçsel çatışmalarım, olup biteni anlamaya çalışma çabam, bugüne kadar yaşadıklarım, hastalıklar, duygusal boşluklar vb. Çoğumuzun yaptığı gibi hayatımın; bir bölümünde kurban diğer bölümünde de kurtarıcı rollerinde gidip gelmelere neden oldu.

Hayatın bana sunduğu işaretleri takip etmeye başladığımda ise bana öğrettiklerini fark ettikçe içsel olarak değişim başladı.

Benim en çok ettiğim dua; "Allahım beni doğru zamanda doğru insanlarla karşılaştır" dır. Yaradan’ın ihtiyacınız olan insanları, en etkili olacakları zamanda karşınıza çıkarmasını dilerim. Hayat o kadar bilinmez ve karışık geliyor ki; bazen insanın en basit problemin bile çıkışını göremediği oluyor. Oysa ki hayatta problemlerin sadece bir çözümü yok. Aynı sonuca giden bir sürü yol var. Önemli olan doğru yolu bulmak ve en kısa sürede sonuça ulaşmak. Hayatınızın hiç farketmediğiniz, belki de farkettiğiniz ancak etkilerinin ne kadar derin olduğunu algılayamadığınız süreçleri var. İşte bu öyle zamanlar için okunmuş bir dua.

Sizlere şunları okudum, şu programlara katıldım demek istemiyorum ...

Öğrenme değişimi, değişimde gelişmeyi beraberinde getiriyor. Bu hayatın her anında var.

İnsan öğrendikçe, hiçbir zaman “bitti”, “oldum” diyemiyor. Hayat devam ettiği sürece, öğrenme devam ediyor. Etmeli de…

Hayatımıza giren hiç kimse öylesine girmiş değil. Hayatta hiç birşey tesadüf değil. Sadece hayata dikkatlice bakmak gerekiyor.

Birine yardım ettiğinizi düşündüğünüz noktada bile öğrendiğiniz birşeyler muhakkak vardır. Dikkatle bakın...

Hayatın her anına dikkatle bakmaya başladığınız da ise tasavvuftaki son kapıya, azizlik mertebesine yada yüksek ruh olmaya bir adım daha yaklaşıyor insan. Adına ne derseniz o ve…

bu satırları okuyorsanız birbirimizden öğreneceklerimiz olabilir :))